Çiko'yu ilk bulduğum an...

27 Ağusts 2024By Eda

2017'nin Kasım ayıydı. 3 aylık hamileydim. Instagram'da sayfama gelen mesajla haberim oldu ondan.. Bindim arabaya gidiyorum, henüz şehirde yeniyim, sokaklara yabancı, insanlara yabancı..

15 dakikalık yola gitmem neredeyse 45 dakika..

Konum atan yok, herkes tarif ediyor; "hani o Şenol büfe var ya, oradan sağa dön!"

Şenol büfeden sağa 3. dönüşüm..

Delirmek üzereyim ama pes edemiyorum, çok ürkek; çok korkmuş, kimse yaklaşamıyor dedikleri için acele ediyorum, acele ettikçe geç kalıyorum...

Başardım! Gördüm seni!

Küçücük, üstü başı yara bere içinde, bir apartman bahçesi, sonradan dost olacağımız Derya ablanın bahçesi...

Önüne mama su koymuşlar, burnunu uzatmamış, şimdi olsa tabağı yer! :)

Fırlayıp iniyorum, üzerindeki kan, kesikler, gözlerinde kocaman korku!

Öyle bir korku ki, dokunsanız tutarsınız...

Gidip oturuyorum yanına, "arkadan yaklaşma ısırıyor" dediklerini duyuyorum ama, kaç kez duyduk..

Sadece bakıyorum. Bekliyorum. Hırlıyor arada. "Haklısın" diyorum sessizce.

Hamileliğin de hormonları mı ne, ağlama tutuyor..

Çaresizce yardım istemeyi bilmeden, korkunun pençesinde, ağrı acı içinde bu minicik beden.

Gözyaşım toprağa düşüyor, dönüp bakıyor. "Gidelim mi?" diyorum usulca..

"Binmek ister misin arabaya?

Ben sana daha güzel yemekler verebilirim evde, gelirsen. Benimle..."

Ayağa kalkıyorum, üstüm başım toz.

Arabaya gidiyorum, "hadi" diyorum, "gel bakalım, açalım kapıyı."

Çarşaf sermişim arabaya gelmeden, araba kirlenmeyecek ya. Halbuki koskoca bir kirliliğin içinde yaşıyoruz, habersiz...

Kalkmaya çalışıyor ama, sendeleyip düşüyor.

Gelmek istedi, beni sevdi, seviniyorum buna. Ama düştü, iyi mi, dokunsam acır mı bir yerleri?

Gidiyorum tekrar yanına, "seni şimdi kucağıma alacağım, canın acırsa ısır ne yapalım, alacağım seni, bırakamam."

Eğilip kan bulaşan kafasını öpüyorum, alıyorum kucağıma. Ne ısırma ne hırlama. Kaldırdığım an o korkunç çığlık!

Derya abladan geliyor ses. Poposundan gelen kan..

"Tamam" diyorum sakin.

Midem bulanıyor.

Gebelikten mi, üzüntüden mi bilmiyorum. Biniyoruz arabaya.

Daha önce bulduğumuz köpeği götürdüğüm kliniğe gidiyoruz.

Elini sürdürmüyor kimseye, gözü hep bende. "Al beni!"

Sedasyon veriliyor hemen...

Muayene bulguları korkunç.

Kan değerlerini filan demiyorum, onlar zaten yerlerde...

Ama bizce diyor hekim, tecavüz...

Gerisini duyamıyorum önce, kulaklarımda uğultu...

Derin nefes al. Derin nefes, bir iki...

Tamam, her zamanki gibi, ne yapacağını düşün Eda.

Bağırsak hafif dışarıda. Küçük bir operasyon.

Tüm vücudu temizlenecek.

Kesikler var, sürtünmeler...

Sanki bir yere bağlanıp sürüklenmiş...

Anestezi altında temizleniyor vücudu, kulağında kendinden büyük küpe. 5588.. Hoş geldin oğlum...

Çiko'yu ilk bulduğum an...